Karşıt görüşler 27 Mayıs ihtilalini tartıştı.
CEVİZ KABUĞU YİNE REKOR KIRDICEVİZ KABUĞU TARİHE IŞIK TUTTU
Gündem Ceviz Kabuğu HULKİ CEVİZOĞLI-MEHMET ARİF DEMİRER
Karşıt görüşler 27 Mayıs ihtilalini tartıştı
* 27 Mayıs Milli Devrim Derneği Başkanı Hüseyin Avni Güler: Bu bir darbe değildir. Atatürk devrimlerinin, 19 Mayıs’ın devamıdır
* Demokrat Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Mehmet Arif Demirer: Darbe ortamı yoktu. Darbe ortamı yaratılarak yapılan bir darbedir (Haber: Neslihan GÜRSOY)
Yaklaşık 7 saat sürerek yeni bir canlı yayın rekoruna imza atan Ceviz Kabuğu’na bu hafta, 27 Mayıs Milli Devrim Derneği Başkanı 84 yaşındaki Hüseyin Avni Güler ve Demokrat Parti Genel İdare Kurulu Üyesi 69 yaşındaki Mehmet Arif Demirer konuk oldu. Hüseyin Avni Güler, 27 Mayıs darbesini Atatürk Devrimlerinin devamı olarak gördüğünü belirtirken, Demirer buna itiraz etti ve darbe ortamı olmadığını savundu. Demirer, babasının dönemin Ulaştırma Bakanı olduğunu, Menderesle kader birliği yaptığını, hatta Menderes’in Londra’ya giderken düşen uçağının içinde olduğunu açıkladı. 1960’da kurulan Milli Birlik Komitesi’nde İstihbarat yüzbaşı olarak görev yapan Güler, “1950’de İsmet Paşa seçimi kaybettiği zaman bu Avrupa’da bir Türk mucizesi olarak yansıtıldı. Çünkü, onu diktatör Milli Şef olarak görüyorlardı ve Avrupa’da diktatörler seçim yapıyor ama kaybetmiyordu” şeklinde konuştu.
Ceviz Kabuğu’nda bu hafta 27 Mayıs 1960 darbesi farklı bakış açılarıyla masaya yatırıldı. Programın konukları Hüseyin Avni Güler (solda) ve Mehmet Arif Demirer (ortada) “27 Mayıs Neydi?” sorusunu tartıştılar.
Amerika darbe yaptırmayı sever
Hüseyin Avni Güler, Hulki Cevizoğlu’nun “Peki, 12 Eylül’ü Amerika mı yaptırdı?” sorusu üzerine “12 Eylül’de Emekli Albaydım. Amerika Türkiye’de ihtilal yaptırmayı sever. Çünkü ihtilal yaptırdığına daha fazla istediğini yaptırır. Kenan Evren darbe yaptığında Yunanistan’ın Türkiye aleyhine çalışmayacağına dair sözler aldı. Ama bir de NATO’ya döndü Yunanistan” yanıtı verdi.
Darbe ortamı yaratıldı
Hüseyin Avni Güler’in bu anlattıklarına karşı çıkarak Demokrat Parti iktidarını savunan Mehmet Arif Demirer, 27 Mayıs’ın darbe ortamı olmadan, darbe ortamı yaratılarak yapılan bir darbe olduğunu söyledi. Demirer, Güler’in iddia ve açıklamalarına şöyle karşılık verdi: “Aydın Menderes Londra da değil Türkiye’de okudu\’85 27 Mayıs kararı ihtilal ortamı yokken veriliyor. Bunu milli birlikçi anlattı. O günkü avukat Halk Partili Orhan Birgit, Sanem Altan’a verdiği röportajında ’ben varım o işim perde arkasında’diyor.”
Başaramasaydık asılırdık!..
Hüseyin Avni Güler: İhtilalde başarılı olamasaydık idam edilmemiz kesindi
Hüseyin Avni Güler, 27 Mayıs’ın yıldönümü nedeniyle aleyhte yazılan yazılardan ve yorumlardan şikayet etti ve, “Bu tarz yazılardan artık bıktım. Kaç gündür bunları dinliyoruz. Herkes 27 Mayıs aleyhtarı. Herkes idamları konuşuyor ama Türkiye’yi oraya götüren koşulları ve iktidarın demokrasi dışı uygulamalarını unutuyor” dedi. Hüseyin Avni Güler, 27 Mayıs’ta yaptıkları ihtilâlin başarılı olmaması halinde idam edilmelerinin kesin olduğunu söyledi. Güler, ihtilâlin yapılma nedenlerini sıraladığı Ceviz Kabuğu’nda, “27 Mayısçı olduğum için gurur duyuyorum. Başarılı olmasaydık idam ederlerdi. Ben bu işe memleket için girdim. Şizofren eşimi bıraktım. Çocuklarımı bıraktım ve bunlarla uğraştım” diyerek kendini de savundu. Güler, “O dönemde ihtilal ortamı vardı” dedi ve ihtilal gerekçelerini şu iddialara dayandırdı:
İktidarı eleştirenler hapise
“İhtilalden önce başbakanın oğlu Aydın Menderes’in Londra’daki eğitim masrafları örtülü ödenekten ödenmiş. Sürekli olarak muhalefeti eleştiren yazılar yazanlara örtülü ödenekten binlerce lira yardım yapılıyor, kendileri dışında ailelerine de paralar veriliyordu. İktidarı eleştirenler ise, hapislere atılıyordu. Ayrıca 1958 Lübnan iç savaşında Demokrat Parti yardım gönderiyordu. Ben Kara Harp Okulu’ndan havacı olarak mezun oldum. Yardım götürenler arasında ben de vardım. Bize yükümüzün yardım malzemesi olduğunu söylüyorlardı. Korsan uçuşla yükümüzü alıp, gidip bırakıp geliyorduk. Bize yiyecek içecek deniyordu ama herhalde cephaneydi. Binbaşı Rıza Karacaoğlu komutasındaki uçağımız Beyrut Havaalanı’na inince bizi tutukladılar. Bir ay sonra hükümetlerin girişimiyle geri geldik. O zaman biz anladık ki o savaşta Hıristiyanlara yardım ediyormuşuz. Milliyetçi mukaddesatı olan bu iktidar Hıristiyanlara yardım ediyordu. Hazinedeki İsmet Paşa’nın teslim ettiği 128 ton altının da 96 tonunu uçaklarla, tırlarla, gemilerle dışarıya gönderdi ve kredi aldı karşılığında.
Genelkurmay Başkanı palto tutuyordu
Yüzbaşı olarak Etimesgut havaalanında bazı olaylara şahit oldum. O dönem Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’ti. Genelkurmay Başkanı’na paltosunu tutturuyordu. Genelkurmay Başkanı Rüşdü Erdelhun, Bakan’ın yere düşen kağıtlarını toplar kendisine verirdi. Bunları görünce bizim gücümüze giderdi genç subaylar olarak.” Saydığı bu nedenlerle “hücre örgütüne” (bir başka adıyla ihtilal örgütüne) girdiğini dile getiren Güler’in, DP yönetimi hakkında bir iddiası da Cezayir’in Fransızlarla karşı verdiği savaşta Fransa’yı desteklemesi idi. Bu iddiaya daha sonra canlı yayına bağlanan izleyicilerden Yeni Asır Gazetesi Yazarı Hüseyin Kocabıyık “Fransa’yı desteklemedi ama çekinser kaldı. Bu da Cezayir’in lehine oldu diyemem” şeklinde ekleme yaparak katıldı.
Özden: İdamlar engellenmeliydi
Ceviz Kabuğu’nun telefon konuklarından Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, “27 Mayıs İhtilâlinden sonra idamlar önlenseydi daha iyi olurdu ve halk darbeyi daha fazla benimserdi” dedi. İsmet İnönü’nün 9 yıl avukatlığını yaptığın belirten Özden, İnönü’nün anılarının önemli kısımlarının öne çıkarılmadığını iddia etti. Özden, İnönü ile çok ciddi konuşmaları olduğunu belirterek 27 Mayıs’ı şöyle değerlendirdi: “27 Mayıs keşke olmasaydı. Halk müdahaleyi büyük coşkuyla karşıladı. Bir olayda amaçla sonucunu birlikte değerlendirmek gerekiyor. 1960’a kadar getiren bir anayasa var. Ama bir de çağdaş gereksinimler için özlenen bir anayasa vardı. Yapılan bir takım açılımlar bunun göstergesiydi. O zamanın şartlarında böyle oldu. Ama bu idamlar engellenseydi daha iyi olurdu ve ihtilal büsbütün benimsenmiş olurdu. Her olay kendi zamanının koşullarında benimsemek gerekir. Celal Bayar ve İhtilâli yapan Milli Birlik Komitesi üyeleri de Atatürkçüydü. Ayrıntı da ayrılık başkaydı.”
Demokrasi çığırından çıkmıştı
O yıllardaki Tahkikat Komisyonu’nun faaliyetlerini bugünle kıyaslayan Özden şöyle devam etti: “1950’de gazetecilerin tutuklanması, Tahkikat Komisyonları falan bugün de yaşandığı gibi bir kişinin iki dudağı arasındaydı. Demokrasi artık çığırından çıkmış durumdaydı. Demek ki o gün bu ihtilâli yapanlar bunlara katlanamadılar. Kendilerine göre demokrasiyi korumak için hareket ettiler.”
Altuğ: 27 Mayıs genç subay hareketidir
Ceviz Kabuğu’nun diğer telefon Konuğu Gazeteci Yazar Kurtul Altuğ da, 27 Mayıs’la ilgili çok önemli açıklamalar yaptı. “27 Mayıs orduda bir genç subay hareketidir” diye Altuğ, bu darbenin genç subayların Atatürk devrimlerinin ortadan kalktığı, demokrasinin gerilediği kanısından ortaya çıktığını belirtti. Altuğ, şöyle konuştu: “Askeri hareketler bir darbedir ama 27 Mayıs bir ihtilaldir-devrimdir. Yeni bir anayasa, yeni bir düzen, yeni bir sosyal düzen gibi getiren bir harekettir. Dünyaya açılmak diye bir şey yoktu bundan önce. Dünyaya açılma Başbakanın falan dışarı çıkması kendini göstermesinden ibaretti. 27 Mayıs’ı konuşurken orduyu suçlamak hata olur. Osmanlı’dan bu yana bütün ilerici hareketler ordudan gelmiştir. Çünkü en akıllı sınıftır. Eli silah tutan grup her zaman devletin sahibidir derler. Bir gün Orhan Kabibay bana ’27 Mayısı Amerika’nın isteği ile falan yapmadık’dedi. 1955’te başladı bu iş. 5 sene uğraştık. Kendi kendimize yaptık. Gençler de sokağa tahrikle çıkmadılar. Üniversitede aldıkları eğitimle düşünce eksikliğini gördüler ve harekete geçtiler. Orhan Birgit bunun için çalışmış olabilir ama çalışmasa da gençler sokağa çıkardı. Cumhuriyet mitinglerini birileri mi tahrik ediyor? O kadar insanı bir araya bir Tuncay Özkan’ın getirmesi mümkün mü? İnsanların içindeki duygulara birinin tercüman olması yeterli. 27 Mayıs’ta bu ortam yoktu deniyor. Buz gibi vardı. Yasaklar vardı, yasakları başka yasaklar getirdi. Tahkikat komisyonu dediğiniz bugünkü bir soruşturma komisyonudur. Mecliste kurulan komisyon beni de sorguladı ve hakim yetkisi aldığı için hapse attı. Bizi askerler kurtardı. Yargı bu kadar siyasallaştırılmıştı.”
Telefon hattı kesildi, darbe engellendi
Hüseyin Avni Güler ise, 22 Şubat’ta Talat Aydemir’in ihtilal girişimini önlerken telefonlarını kendisinin kestirdiğini ve ikinci bir darbeyi önlediğini açıkladı.
“6-7 Eylül’ü Yunan derin devleti yaptı” iddiası
6-7 Eylül olaylarından bir muhbirin sözüyle DP’nin sorumlu tutulmaya çalışıldığını dile getiren Mehmet Arif Demirer, bu olayı aslında Yunan Derin Devleti’nin yaptığını ileri sürdü: “6-7 Eylül davası 19 dava içinde dış dünyayı ilgilendiren tek davadır. 6 Eylül olaylarını Yunan Derin Devleti tertiplemiştir. Bunun nedeni Londra’daki Kıbrıs Konferansı’nda Türk tezi çok başarılı olmuştur. Bu konferansta Kıbrıs’ta Yunanistan’la değil İngilizlerle karşı karşıya olduğu kesinleşmiştir. Bu dava sürerken kendi kalesine gol atmacasına biri çıkıp ’6-7 Eylül olaylarını Demokrat Parti tertiplemiştir’diye dava açıyor. Sonuçta muhbir Fuad Köprülü, ’Sen de hükümetteydin’diyerek Yassıada’ya gönderiyorlar. Fatin Rüştü Zorlu miting talep etti diye 6 yıl mahkûm ediliyor. 40 yıl sonra, 1995 yılında bir İngiliz, ’bu olaylara nümayiş deniyor, bunlara pogrom denir’dedi. Soykırım gibi bir şeydir bu. Güvenlik güçlerinin azınlıklara karşı giriştiği mücadele anlamında.
(Yeniçağ Gazetesi, 1.6.2009,pazartesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder